Uzun Yaşamak, Gençleşmek

Yaşlanmak bir hastalıktır. Her hastalık gibi bunun da koruyucu önlemleri ve tedavisi bulunmaktadır.

Önce, tek bir hücre vardır. Bu tek hücrede ileride vücudumuzu oluşturacak her parçanın yapısı ve işlevi hakkında genetik kodlar bulunmaktadır. Bu tek hücre anne rahminde hızla bölünmeye başlar ve yaklaşık 9 ay 10 gün içinde yeni bir insan tüm organlarıyla dünyaya hazır hale gelir.

Bölünerek çoğalmaya başlayan hücreler, kök hücrede yazan koddaki aldıkları emirle bir kısmı beyini, bir kısmı mideyi, bir kısmı sağ kolu diğer bir kısmı sol kolu kısaca her tüm vücudu oluşturmaya başlar.
Bu çok çalışan her hücrenin belli bir ömrü vardır. Küçükken dökülen süt dişleri geçici görevlerini görmüş ve değişmek zorundadırlar. Yeni dişler daha zorlu işler için daha sağlam yapılarıyla yerlerini alırlar.

Ancak bunların da ömrü bellidir. Zamanları dolunca dökülürler. Eğer yeteri kadar uzun yaşarsanız, yeni süt dişleriniz çıkmaya başlayacaktır. Daha da uzun yaşarsanız bunların yerini tekrar asıl dişler alacaktır.

Bu durum insan ömrünün günün 24 saatten oluşması gibi her bir periyoddan sonra yeniden başlamasına kanıttır.

Bilinen kahraman kertenkelenin ve daha başka bir kaç canlı türünün de yapabildiği gibi organlar yenilenebilir. Bu genetik deha sadece o hayvanlara özgü değildir. Yaralarımızın iyileşmesi ise bu yeteneğin insanlarda da var olduğunun kanıtıdır.

Diabet metabolizmanın çok ağır çalışmasına dolayısıyla genç görünmeye neden olur. Einstein’ın izafiyet teorisinde olduğu gibi, 1 yıllık uzay yolculuğu yaparsın döndüğünde herkes çoktan yaşlanmıştır oysa sen sadece 1 yıl yaşlanmışsındır. Diabet insan hücrelerini bir zaman yolculuğuna çıkarır. Genç görünmek açısından karlıdır. Kaynak hızlı tüketilememiştir, saat çok yavaş dönmüştür.

Spor yapmak metabolizmanın olağandan hızlı çalışmasına neden olur. Spor yapanlar hep yaşından olgun görünür. Kaynak hızlı tüketilmiştir, saat hızlı dönmüştür.

Bulunan insan fosillerinden yola çıkarak insan ömrünün tarih öncesi çağlarda ortalama 30 yıl olduğu zira dişlerin 30 lu yaşlarda çürüyüp gittiği yerine yenisi gelmediği için insanların açlıktan olduğu arkeologlar tarafından İsviçre Alpleri’ndeki bir keşif sonucunda iddia edilmişti.

Muhtemelen bu haber sansasyon amacıyla bu şekilde verildi. Çünkü bu yargıya karşı onlarca cevaplanması gereken soru var. Sorulardan bir tanesi o fosili oluşturan insanın dişlerinin çürümesine neden olabilecek bir hastalığı olup olmadığıdır?

Hücrelerin kendini yenilemesi, onarması bağışıklık sistemiyle ilgili bir olgudur. Mükemmel çalışan bir bağışıklık sistemi sürekli dokularını yeniler, hastalıklara karşı dirençlidir, yaralar çabucak iyileşir.
Modern hayatta ise hemen hiçbir beslenme şekli bağışıklık sistemiyle dost değildir. Sadece kırsalda yaşayan, ömürlerinin neredeyse tamamını şehrin ve sanayinin yıkıcı ortamından uzakta geçiren insanlar uzun yaşar.
Ama yine de onlar da sadece çok uzun yaşarlar. Ölümsüzlük veya yüzlerce yıl yaşamak bambaşka bir şeydir.

Mitlerde anlatılan 300, 500 hatta 100 yıl yaşayan insanlar yaşlanmakta olan insanı manen rahatlatacak birer fantazi midir yoksa kök hücremizde doğal seleksiyonda olduğu gibi bir yeniden yapılanma mı meydana gelmiştir?
Bu olasıdır çünkü insan nesli iki ayak üzerine kalkalı çok uzun zaman olmamıştır ve evrim devam etmektedir.

Henüz hala vücudumuzdan ayrılması, yok olması beklenen ayak serçe parmağı bulunmaktadır. Bilim insanlarının bir çoğu serçe parmağın dengede durmada o kadar önemli olmadığı görüşündedirler.
Ayrıca ağız yapımıza hiç uymayan ve daima sorun olan 20 yaş dişi belki muhtemelen bir milyon sonra artık insanı hiç rahatsız etmeyecek. Bunlar evrimin devam ettiğinin kanıtıdır.

İşte bu yüzden insan ömrünün kök hücredeki kodlamayla mı zaman boyunca kısaldığını sormak gerekir. Belki de 100.000 yıl önceki insanın kök hücresinde bulunan yaşam süresi 300 yıllıktı ve hücreler hiç bir dış müdahale olmadan kendilerini 300 yıl boyunca yeniliyorlardı.

Lokman hekim ölümsüzlüğe çare bulduğunda modern tıp ve yüksek teknoloji imkanlarını kullanamadığı için, doğada bulunan belli bitkilerin immünuel sistemin kendini sürekli yenileyebildiği bir formül bulmuş olmalı.
Her ne kadar modern yaklaşımda eğer insan nesli 300 yıl yaşarsa dünya çekilmez bir yer olur ölüm olmalıdır ve şu anki ortalama insan ömrü yeterlidir diye bir etik yaklaşım olsa da eğer bir zamanlar insanlar yüzlerce yıl bu dünyada yaşayabilmişilerse asıl etik olanın dünyanın ekolojik dengesini bozmamak şartıyla bu günkü insanların da olabildiğince yaşamaya haklarının bulunduğudur.

Sonuç olarak varsa kök hücredeki yaşam süresinin kısalması insanın doğallığı tahrip etmesinden kaynaklanır. Bunu önlemek bireysel olarak mümkün değildir. Tüm insanlığın birlikte hareket etmesi gerekir.

İnsan yalnızca doğada bulunabilecek, laboratuvarda üretilmemiş bitkilerle bağışıklık sistemini, metabolizmasını güçlendirebilir.
Bu uzun yaşam değilse bile sağlıklı ve mutlu yaşam demektir.

Lokman hekimin vardığı sonuç budur.

Ancak formülün hangi bitkilerde saklı olduğu bugün belli değildir.

Herhangi bir bitkiyi koparmadan önce bir kez daha düşünün.

Uzun, sağlık, mutlu yaşamanızın sırrı onda saklı olabilir.

İnsanların uzun yaşadığı anlatılan dönemlerde doğa da hem kendine ve hem de insana yeterliydi. Mevcut doğal imkanların 5,5 milyar insanın uzun yaşamasına yetmeyecek olması ve insan yaşam süresinin kısalması doğal bir seleksiyon olarak değerlendirilmelidir.

1 Yorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz