HES nedir?
Hidroelektrik Enerji Santrali anlamına gelen HES suyun akım gücünü elektriğe dönüştüren santrallerdir. Maliyeti diğer enerji üretim araçlarına göre daha düşük ve verimliliği daha yüksek olduğu söylenmektedir. Birkaç dakika içinde aktif / pasif hale geçebilen su depolama yeteneğine sahip tesisler olan HES’lerden, Enerji Bakanlığı’nın 2013 sonuna kadar projeleri gerçekleşirse yıllık 5.000 MW elektrik elde edileceği öngörülmektedir.
HES’lerin yenilenebilir ve sürdürülebilir olduğu iddia edilmekle birlikte bu iddia sadece bu santrallerin kamuoyunda sıcak karşılanması için tekrarlanan bir ifadedir.
Ülkenin her deresine kurulmaya çalışılan HES’ler her ne kadar kurulduktan sonra teorik olarak çevreye zarar vermiyor görünse de daha kurulum aşamasında doğa tahrip edilir. İnşaat için ağaçlar kesilir, yollar yapılır. Suyun debisine, sertlik oranına göre evrimleşmiş canlılar bir anda ölümcül bir değişimle karşılaşırlar. Binlerce yılda oluşmuş habitat bir anda yok edilir. Akan suyla hayat bulan binlerce canlı türünün yaşamın temel taşı suya dokunulmasıyla birlikte yok olması kaçınılmazdır.
Besin zinciri darbe aldığında sonu tahmin edilemez bir süreç başlar. Besin zinciri sonunda değil her aşamasında insan zarar görür.
Bazı yerlerde bitki örtüsü azalır, onlar azaldığında yağış düşer ve yağış şiddeti dengesizleşir. Karadeniz Bölgemizde artan şiddetli yağış ve sel haberlerinin nedeni sahil şeridi mahvetmiş Karadeniz Otoyolu’dur. Kuraklıkla beraber sel tehditi artar. Dolayısıyla kendi kaynağını yok eden bir yapının yenilenebilir ve sürdürülebilir olduğunu iddia etmek gerçek dışıdır.
Keban Barajı, doğayla dost akıllı bir eserdir. Gerçekten sellerin önüne geçmiş, elektrik üretmiş ve kimseyi susuz bırakmamıştır. Aksine susuz dönemlerde sulama ve içme ihtiyacına çare olmuş, ayrıca elektrik üretimine katkı sağlamıştır. Ancak GAP, su açısından sadece baraj alanını ihya etmiş, ülkemizden Suriye’ye kadar olan akarsu yollarında susuzluğa, özgürce akan suyun kanalları kontrol edenler tarafından kontrol edilmesine araç olmuştur. HES’ler GAP projesinden daha yıkıcıdr. Doğal halinde kendini yenileyen yapı, önüne set çekilerek bir hiç uğruna kuraklığı ve felaketi davet etmektedir. HES’ler nehirleri beslemekte olan küçük akarsuların üzerine kurulur.
Türkiye’nin bu kadar enerjiye ihtiyacı var mıdır?
Halen atıklardan enerji üretimi yapan bir çok kuruluşa sahip ülkenin gerçek bir enerji yokluğu çektiğini söylemek asılsızdır. Atıklardan enerji üretimine İzaydaş önderlik etmektedir. Her yıl artan üretim kapasitesiyle dikkate alınması gereken bir kurumdur.
Diğer yandan rüzgar ve güneş santralleri hem çok daha dar alanı işgal eden, temiz ve doğayı yok etmeyen enerji santralleridir.
Enerji üretimi bakımından HES’ten daha verimli olduğu söylenemez ancak doğru konumlandırıldıklarında bitmeyen bir kaynağa sahiptirler. HES’ler gibi sürdürülebilirlikten ve yenilenebilirlikten uzak değillerdir. HES’ler bir süre sonra kendi kaynaklarını yok edecekleri için daha az verimli de olsa güneş ve rüzgarı değerlendirmek daha akılcıdır. Ne var ki sadece maliyet hesabına dayalı ve bugünkü kazanca odaklı bir ekonominin ömrü bu zihniyeti devam edenler kadardır.
Yani HES çılgınlığı bundan belki 10 yıl sonra, kendisini icat edenlerle birlikte ardında ağır hasar bırakarak tarih olacaktır.
Her akarsuya HES hareketi halen topraklarında yaşamakta olan nüfusun kente kaçmasına neden olacaktır. Bu kaçış, kentlerde daha da çok enerji ihtiyacı yaratacaktır.
Konuyla ilgili söylenecek sözün sonu yok. Şimdi HES’in kötü ve gereksiz olduğuna ikna olmak için kendi gözlerimizle Tarsus’un Boğazpınar Köyü’ne bakalım.
Gördüğünüz alan tarih boyunca bu suyla beslenmektedir. Su hayatın temel taşıdır. Ancak hükümete göre burada bir HES yapılması gerekiyor. Bu olduğu takdirde göreceğiniz alanda su setlere ve borulara hapsolacak, yol boyunca tarlalar susuz kalacak, binlerce canlı yeterli su olmadığı için ölecek, turistik açıdan değerlendirebileceğimiz bu güzellik yok olacak. Hepsi birkaç megavat elektrik için.
Peki HES kime fayda sağlayacak?
Bu işin neredeyse sadece tesis sahibine faydası olacak. Hükümetin kendine gösterdiği yerde işletme kurup elde ettiği enerjiyi halka satacak. Elde edilen elektrik AVM ve plazaların aydınlatılmasında kullanılacak. Üstelik halen bedava faydalanılan su, üretilen elektrik gibi eski sahiplerine parayla satılacak.
Eğer burada HES yapılırsa kuraklık olur, halk aç kalır, canlılar telef olur. Son 10 yılın tarım politikalarına bakıldığında hükümetin ülkeyi kuraklığa götürmek istediğini söylemek kanıtsız sayılmaz. Kısacası HES’lerin yapılma amacı enerji ihtiyacını karşılamaktan ziyade ya paraya olan açgözlülük veya kuraklık oluşturma, suyu kontrol etme isteğidir.
Ya da hepsi birden.
Son 10 yılda kapanan fabrikalar, terk edilen tarım alanları yanında hızla artan bir enerji ihtiyacından bahsediliyor. Üretimin dibe vurduğu, ihraç mallarının ithal malları haline geldiği ekonomide bu enerji ihtiyacının nasıl olup arttığına bakmak gerekir. Enerji talebindeki artışın önemli bir kısmı kentsel nüfustaki artış ve AVM, plaza gibi büyük binalardan kaynaklanmaktadır.
Enerji talebinin 2010 yılı rakamlarıyla % 31,9 u doğalgaz içindir. Petrol talebi ise % 26,7 dir. Kısacası reel anlamda elektrik için heryere HES yapılmasını gerektiren doğrudan büyük bir talep söz konusu değildir. Enerji ihtiyacı açıklanırken enerji türlerinin ayrı ayrı ele alınması gerekir. Enerji santralleriyle ilgili mevzuata göre :
Yeni elektrik üretim tesisi yatırımlarının yapılabilmesi için mevcut mevzuata göre bir yatırımcının;
- İstediği yerde
- İstediği kaynak ile
- İstediği kapasitede
- İstediği zaman
- İstediği (elde edebildiği) teknoloji ile
- Karşılaştığı verimlilikte
- Finansman ihtiyacını önceden karşılamasına gerek kalmadan
yatırıma başlayabilmekte, yatırım koşullara göre gecikebilmekte, zora geldiği zaman da yatırımcı lisansını satmak ya da iptal etmek yoluyla terk edebilmektedir.
Sularımızı kurutan, üstüne para kazanan bu tesislerin her an yabancı şirketlere devri mümkündür. Unutulmamalıdır ki Türkiye Cumhuriyeti topraklarında faaliyet gösteren yabancı kuruluşlar Türk yasalarına bağlı faaliyet gösterirler ancak bununla birlikte bu yabancı yatırımlar, uluslararası anlaşmalar ve 2002’den itibaren torba yasalarda yer alan imtiyazlarla yabancı şirket lehine güvenceye alınmıştır.
Özelleştirme anlayışıyla devletin tüm varlıklarının furya halinde yabancı sermayeye satılmasına ilaveten, daha önce olmayan, çevre, ekonomi, tarım ve sosyal hayatı derinden olumsuz etkileyecek HES gibi projeler hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Hemen tüm HES’lerin de yabancı sermayeye devri konusunda kolaylıklar hazırlanmıştır.
Elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesi, bunların da keyfi faturalarla halkın giderek fakirleşmesine neden olması bir kez daha devletçilik ilkesinin önemini ortaya koymaktadır. Keyfi faturaya kanıt kendinize ait bir faturayı incelediğinizde anlam veremediğiniz masraf kalemleri ve sürekli değişen birim fiyatlarından görülebilir.
Suyu, yaşamı için direnen Tarsus’un Boğazpınar köylüleri Berdan Barajını besleyen sulardan biri olan Karasu’yu borulara hapsettirmemek, yaşam haklarını korumak için desteğinizi bekliyor. Bu sadece bir tek köy ancak izleyeceğiniz güzellik, ülkemizde HES’lerle yok edilecek yüzlerce doğa güzelliğine örnektir. Herkes neyin yok olduğuna şahit olsun diye zor şartlarda 360 derece çekimler yapıldı.