Bilinen 80.000 yıllık insan tarihinin ilk dönemlerinde tahminen kadın cinsi doğurganlığı, el becerisi gibi hünerleriyle etkin cinsiyetti. İnsan nesli hayvan, bitki tüm canlılar gibi türün devamını sağlamak için üremek zorundaydı. Konumuz nüfus değil kız – erkek çocukta tercih edilen cinsiyettir.
Dünyadaki kadın erkek sayısının eşit olması ideal sayı olarak algılanamaz. İdeal sayı doğanın birçok gizi gibi bilinmezdir. İlk çağlarda toplayarak yaşayan insanlarda el becerisi yaşamak için öncelikli olduğundan kız çocuklar muhtemelen daha çok tercih ediliyor olabilir.
Dişi üreme konusunda kendisine doğa tarafından yüklenmiş görevin zorluğuyla, türü devam ettirmek için en iyi ile çiftleşmek zorunda hisseder. Aynı arılarda olduğu gibi. Diğer yandan erkek cinsi soyu devam ettirecek eylem için kendini karşı cinse abartarak tanıtırken, karşılaştığı her olasılığı değerlendirmeye programlı çok eşli olabilen bir varlıktır. Seçici olması gereken dişidir.
Yerleşik topluma geçilmesiyle birlikte yaşam alanının korunması önemi ortaya çıkmıştır. Güçlü olan erkek artık toplumda daha fazla ihtiyaç duyulan cinstir. Zira savaşlarda en çok katledilen onlardır. Dişi geri planda lojistik görevine devam ederken erkek sayısı ciddi biçimde azalmaktadır. Dolayısı ile savaşan yerleşik toplum, kalabalık erkek nüfusa ihtiyaç duyar.
Ancak modern toplumlarda kadın ve erkek artık bir arada aynı görevleri yapabilmektedir. Modern tıp, modern toplumsal yapı koşulları değiştirmiştir ve insan neslinin devamı için artık erkek sayısının çok fazla olmasını gerektirmez. İlla erkek çocuk istemek elbette çeşitlilik açısından güzeldir ancak bu dürtü aslında ailenin değil insan neslinin devam etmesi için genlerimize kaydedilmiş bir görevdir. İlk çağlardan kalma korkularımızdan biri de budur. İlk anda ailenin devam edemeyeceği bizi korkutsa da temel içgüdü neslin devam edemeyeceğidir. Oysa ki aile toplumun sadece tek bir parçasıdır.
Bir düşünün, aile adının devam edip etmemesi siz öldükten sonra ne fark edecektir? Bu diğer yandan kız çocuğunun bir insan değil bir araç olarak görülmesidir. Her çocuk genlerini anne ve babasından alır, sadece babasından değil. Babanın soy ismini almak ise yine erkek egemen toplumun icad ettiği bir gelenektir.
Kız veya erkek evladınızdan birine düşkün olabilirsiniz. Ancak erkek evlada sadece cinsiyetinden dolayı düşkünlük ilk çağlardan genlerinize programlanmış bir hayatta kalma dürtüsünden başka bir şey değildir. Bu ayrım, toplumda bir süre sonra uyduranın da inanacağı bir kadın düşmanlığına kadar gidebilir.