“İstanbul’da kesilen ve kesilecek toplam ağaç sayısı2,5 milyonun üzerinde. Kesilmeyi bekleyen ağaç sayısı 1,6 milyon. Yok olacak ormanlık alan 16 milyon metrekare.” Hep zayıflama, kilo verme, sağlıklı beslenme, sağlıklı yaşam birbirine bağlı diyoruz ya işte bulunduğumuz noktanın yakında geleceğimiz noktadan çok çok iyi olduğunu gösteren bir haber.
http://www.2milyonistanbullu.com web sitesinde duyarlı, çağdaş insanın çığlığına kulak verin. Kaç kişinin çocukluğunda koşu eğlendiği sağlıklı hava soluduğu bahçe hatta onu geçin piknik için gittiği alan yerinde duruyor? O alanlar çoktan betonarme oldular. Belki üzerinden yol geçiyor belki lüks bir site belki de şehrin atık alım merkezidir.
İstanbul’un son akciğerlerinin bulunduğu Beykoz yakında yapımı başlayacak 3. boğaz köprüsü için feda edilecek. Aç insan günü kurtarmak için normal insandan farklı hareket eder. Şu anda bir çok aç insan projenin getireceği -geçici- iş imkanıyla doyacağını düşünmekte. Ancak bu insanlara şunu anlatmak gerekir. Başka İstanbul çıkabilir ama başka dünya yok! Yakın gelecekte zaten tükenmekte olan tarım alanları kalmadığında buğdayı nereden çıkarıp da ekmek yapacağız? Kazanılan para ortada satın alacak ekmek yokken ne işe yarayacak?
Bildikleri bir şey varsa, paylaşırlarsa bir çok insanın hayatı kurtulur.
İlk köprü muhakkak bir ihtiyaçtı, yapımı nedeniyle çocukluğumun geçtiği bahçeden oldum. Hatıralar sararmış bir fotoğrafa hapis şimdi.
İkinci köprü, ilk gençliğimde hafta sonları ailemle birlikte piknik yapmaya gittiğimiz yeri elimden aldı. Rahmetli babamın bisiklet binmeyi öğrettiği yer yine fotoğraf çerçeveleri arasında. Sadece bu kadar değil elbet. Köprüye giden otoban var ya. Şimdi karbon monoksit yayma yarışı yapan arabaların geçtiği yerler bir zamanlar dut bahçeleriydi. Artık dut da sevmez oldum. Eski tadı yok. Doğal olmadığındandır belki.
Şimdi büyüdüm, nadiren de olsa çoluk çocuğu alıp gittiğimiz bir piknik alanı var. Tam da 3. köprünün yolu geçiyormuş üzerinden. Çocuklarımın taze hava alması, 2 tane ağaç görmesi için şimdi başka yerler bakıyorum.
Ormanlar bizim için çok önemli elbet, ama olmasa da Marsa Aya falan gideriz insan ırkı yaşasın diye. İyi güzel de o ormanlar sincapın, kirpinin, binlerce kuş türünün, börtü böceğin evi Allah’ın huzuruna çıktığımızda ne diyeceğiz?
- “Ormanı istimlak ettim milletin milli menfaatleri için ama kirpiye de TOKİ de konut verdim.”
- “TOKİ bilmem neresi konutlarında Beykoz ormanlarında kara kurbağaları için mahalle kurduk.”
- “Beykoz ormanlarında son bir tilki varmış ona da konut edindirmek için çalışmalar devam ediyor. Diğer hayvanlar yanlarına istemiyor ancak biz kendisine Kızılay tarafından sağlanan geçici bir prefabrik ayarladık, kışı geçirsin gerisine bakacağız.”
- “Ağaç kesimi sırasında cırcır diye bağıran öfkeli bir gurup böcek güvenlik kuvvetleri tarafından göz altına alındı. Gözaltı sırasında bir kısmı ezilerek yaşamını yitirirken kargaşadan faydalanarak kaçan bir kaç böcek çevredekileri soktu..”
Hangi canlı, üstelik kendisiyle hiç ilgisi olmayan bir nedenden ötürü evinden barkından edilirse tepki koymaz ki?
İnanın kaplumbağalar bile sessiz kalmaz.
Hz. Muhammed peşindekilerden kaçarken bir mağaraya sığınır. Bir örümcek hemen mağara girişine ağını örer. Peşindekiler mağaraya ulaştıklarında örümcek ağını görünce buradan kimse geçmiş olamaz derler ve giderler. İslam peygamberinin hayatı kurtulmuştur. Mucize bir örümcek ile gerçek olmuştur.
Bize örümceğin kutsal olduğu ve görüldüğü zaman ellenmemesi gerektiği, öldürülmemesi ve evinin bozulmaması gerektiği öğretildi. Şimdi o örümceğin torunlarının evi yko edilmek üzere.
“Anlatılanlara göre, Hz. Muhammed kedisi Müezza’yı o kadar çok severmiş ki, Müezza bir gün sedirde oturan Hz. Muhammed’in giysisinin ucunda uyuya kalmış. Her kedi dostu gibi uyuyan bu güzelliğe kıyamayan Hz. Muhammed, Müezza’yı uyandırmaktansa giysisinin ucunu usulca keserek sedirden kalkmayı tercih etmiş.”
