Tecavüz faillerini harekete geçiren asıl içgüdü “öfke”dir. Bir şekilde sahip oldukları öfkeyi, kolay hedef kadına yöneltirler. Çünkü yasalar ve toplumun bir kesimi tecavüzcüyü bağrına basacaktır. Toplumsal olmayan bir noktada açığa vurulan öfkenin karşılığı daha ağırdır. Örneğin bu kişi trafikte bir kavgaya karışsa zarar görebileceğini biliyordur. Birinin malına zarar vermek de onun için sıkıntıya yol açacaktır. En kolay yol tecavüz etmektir. Çünkü bu toplumda olayın kendisini göz ardı edip tecavüz failini savunabilecek derecede gözü dönmüş insanlar vardır. Hiç tanımadıkları faile sahip çıkıp hiç tanımadıkları kurbanı bir kez de onlar infaz ederler.
Tecavüz faili mahkemeye çıktığında ise birçok örneğine şahit olduğumuz üzere durum daha vahimdir. Kot pantolon giyiyordu, mini etekliydi, makyaj yapmıştı veya zaten hayat kadınıydı gibi savunmalarla ceza indirimi alabiliyorlar. Yargıçlar ellerindeki yasalara göre hareket etmek zorundadırlar. Bu utancın sorumluluğu öncelikle mahkemede değil yasa koyuculardadır. Ancak bu noktada da yasa koyucuların bir kısmının kadınların giyim kuşamının tecavüzü hak sayılabilecek bir neden haline getirdiğini savunmaları korkunçtur. Bir de tecavüzü savunan kadınların durumu var elbette.
Sigmund Freud’e göre penis kıskançlığı, kız çocuğunun gelişme döneminde penise sahip olmadığını fark ettiğinde ortaya çıkan bir durumdur. Kız çocuk anneye öfke duyar. Sağlıklı cinsel gelişim ile bu sorun ortadan kalkar. Ancak bundan yola çıkarsak, çevresinde erkekliğin sürekli övülüp kadınlığın yerden yere vurulması durumunda bazı kız çocukları bunu atlatamaz ve ileride tecavüz gibi bir vahşeti bilinçsizce savunmaya başlar. Diğer yandan tecavüz eden erkekte de bir vajina kıskançlığı olduğu söylenebilir.
Bu kıskançlıklar kesinlikle eşcinsellikle karıştırılmamalıdır. Eşcinsellik bir tercihtir ancak bu iki tip kıskançlık tercihini bir takım baskılar yüzünden ortaya koyamamaktan kaynaklanır. Tecavüz bir insanlık suçudur. Toplumdaki her kesimin karşı çıkması gereken bir olgudur. Mağdur ölmemişse biz pek duymayız. Her ne kadar herkes bahsetmekten kaçınsa da medyaya ulaşmamış belki yüzbinlerce belki daha fazla sessiz çığlık olduğu da bir gerçektir.
Bununla savaşmanın tek yolu kadın ve erkeğin farklı organlara, huylara ancak eşit haklara sahip canlılar olduğunu öğretmektir. Ancak bu şekilde kıskançlığı ve sahip olmamanın öfkesini dindirebiliriz. Ancak bu şekilde toplumun kadına uygulanan şiddeti kabullenmediğini, affetmediğini ve tecavüzcüyü savunacak kimse olmadığını gösterebiliriz.
Kadın ve erkek arasında örülecek her duvar sayısız tecavüzlere neden olmaya devam edecektir.
Ek: Tecavüz bir kerelik işlenmiş bir suç değildir. Öncesi ve sonrasında suç teşkil eden olaylar olması yüksek olasılıktır. Sapkın kişilik düşüncesini eyleme dökmekte önce zorlanır. Çevresinde güven hissedene dek izler. Bu güven bir yakın arkadaştan da gelebilir, toplumun anlayışından da. Özgecan kızımızın olayında, kurbanı bıçakladıktan sonra olayı tecavüze ve cinayete dek sürdürmelerindeki kararlılık bu şahısların öncesi olduğunu gösterir. Vakayı tek bir vaka olarak ele almamak, öncesinde bölgede taciz olayları olup olmadığını sorgulamak gerekir. Eğer varsa ne acıdır ki 20 yaşında bir meleğin cinayete kurban gitmesi başkalarının canını kurtarmış olacaktır. Ancak bir süreliğine. Zayıf toplumsal bilinç bunu da çabucak unutacaktır. Öncelikle toplumun kadına balışı değişmelidir. Bunun için de kendilerine lider denilenlerin söylemlerine çeki düzen vermeleri şarttır.