Korku, belirsizlik karşısında tehdit ile tetiklenen olumsuz bir histir. Belirsizlik, bilinmezlik ne kadar uzun sürerse tehditin yaratacağı korkunun şiddeti de buna bağlı artabilir.
Korku, sağlıksız bir duygu sayılamaz. Korku, birbirini izleyen küçük duygular silsilesinden sadece biridir. Sevinç, üzüntü, öfke dizideki diğer duygulardır. Peşpeşe yaşanabilir.
Neden korkarız?
Sizi korkutan şey aslında belirsizliktir. Korku, sağlıklı bir temel içgüdüdür. Tehlike hissedildiği anda hayatta kalmak için ortaya çıkar. İnsan korktuğu anda çevreye daha duyarlı, daha dikkatli bir duruma girer. Tehlikeye karşı verilen bu ilk tepki ardından öfke tepkisi gelir. Öfkeden sonra nefrete dönüşebilir.
Öfke ve nefret duyguları ise korku kadar sağlıklı olmayabilir. Korkunun yaratacağı dikkat artışı, tedbirli olmaktan çıkıp öfke ve nefretle birleştiğinde, belirli bir noktaya yönelmiş mantıksız cesaret haline gelebilir.
Öfkeyle rahatlamaya dönüşmeyen korku ise tamamen sağlıksız “fobi”ye ve “paranoya”ya dönüşebilir. İçinize kapanır, kendinizi yersiniz.
Korktuğunuz andan hemen sonra neşeyle kahkaha atabilirsiniz. Bu sizi şaşırtmamalı veya siz korkmaya devam ederken bir başkasının kahkaha atıyor olmasını yadırgamamalısınız. Hepsi zincirleme gelişir.
Örneğin; Bir korku filminde katilin kimliği ve ne zaman, nerede ortaya çıkacağı belli değildir. Bu “belirsizliktir”.
Senaristler, gizemli bir olayla önce dikkatinizi çeker. Dikkatinizi çektikten sonra sizi belirsizliğe yönlendirirler. Önce muhtemel bir katil sunarlar, sonra da yoksa farklı sunumlarla sizi kararsızlığa yönlendirirler. “Katil bu olmalı” dediğinizde, sizi başka bir kanıt göstererek “Katil acaba bu mu?” sorusuna yöneltirler. İkilemlerle derinleştirilen belirsizlik, siz tam işi çözdüm dediğiniz anda hiç beklenmedik bir anda ve beklenmedik bir olayla sona erdirilir.
Ani bir saldırı ile size korkuyu verirler. Ancak bu belirsizlik ortamı gereğinden fazla uzatılırsa, kişi belirsizlikten bıkabilir. Bunu olağan görmeye başlar ve dikkati dağılır. Onu korkutmak artık çok kolay değildir. Korkutmak için önce dikkati çekmek, sonra belirsizlik yaratmak ve en sonunda doğru zamanda sürpriz yapmak gerekir. Senarist sürprizleri belirli zaman aralığına dağıtır.
Korkutmak için en doğru an, belirsizliğin çözülüp rahatlık hissedildiği andır. Size “Hayır. Henüz bitmedi” mesajı verilir.
Senarist sizi korkuttuktan sonra, yine onun belirlediği açığa çıkan asıl katile karşı öfke duyarsınız. Bununla birlikte katile karşı öfke gelir. Bu “yaratılan” öfke ve nefret çoğu zaman mantıksız ve kontrolden çıkması kolaydır. Suni biçimde oluşturulduğundan, doğal öfkeden farklı olarak belki de sizin asla onaylamayacağınız bir tarafa yönlendirilecektir.
Korkuyu yenmenizin yolu belirsizliği çözmektir. Belirsizlik çözüldüğü anda, ardından gelebilecek olası hareketlere karşı hazırsınızdır. Tehlike algısı artık eskisi kadar hasar verici değildir. Belirsizlik çözülüp gelecek tehlikeler belirlendiği andan itibaren karşı tedbirleri alabilirsiniz. Hala korkuyor bile olsanız, belirsizlik ortadan kalktığı için ardından gelecek öfke ve nefreti kontrol etme, en azından mantıksız davranmanızın önüne geçebilir.
Hiç korkmayan bir insan ya belirsizliği çabuk çözüyordur ya korkulacak şeyleri kanıksamıştır ya da duygusal anlamda farklı bir sorun yaşıyordur. Hiç korkusuz yaşamak çok da sağlıklı değildir. Korkuyu kullanmak çok kolaydır. Hayatınızla, sevdiklerinizle değer verdiğiniz hemen herşeyle korkutulabilirsiniz.
Korkuyu tanımamak, asıl aktörün belirsizlik olduğunu bilmemek sizin korkuyla yönetilmenize ve yönlendirilmenize neden olur. Korkuya kapıldığınız anda, sonraki aşamalarda öfke ve nefret hissedebileceğinizi unutmayınız.