İnsan, beyninin ne kadarını kullanır? İnsan beyninin kullanılan kısmı artırılabilir mi?
Çeşitli araştırmalara göre insan beyninin ya % 5 ya da % 10 kadarını kullanmaktadır. Bilim insanlarının bir türlü ortak karara varamama nedeni bu ölçümün çok zor olmasındadır. Ancak tüm bu araştırmaların bize söylediği gerçek normal insan beyin kapasitesinin yalnızca çok küçük bir kısmını kullanmaktadır. 5 ana lob yani bölümden oluşan insan beyninin her bir bölümü farklı bir işleve sahiptir. Çok basit şekilde bu lobların işlevleri şöyledir;
Frontal lob : Bilinçli düşünme burada olur. Şu an düşündüğünüz şeyler gibi.
Parietal lob : Nesnelerin kullanımı gibi işler bu bölge tarafından idare edilir.
Oksipital lob : Görme duyusuyla gelen bilgileri işler.
Temporal lob : Ses, koku algılanması, yüz ve mekan gibi şekillerin işlenmesi. Sevdiğiniz birini gördüğünüzde veya beğendiğiniz bir şarkıyı duyduğunuzda gülümsemeniz gibi.
Serebellum : Duyu organlarından gelen bilgileri hareketlerle ilişkilendirir, bu şekilde dengeyi düzenler. Kapıyı açmak için ayağa kalkmak gibi.
Beyin, insanın varlığıdır. Büyük düşünür Descartes’ın dediği gibi Latince “Cogito ergo sum” veya Türkçesi “Düşünüyorum, öyleyse varım” düşünebilme yeteneği ile var olmayı doğrudan ilişkilendirir. Düşüncenin yok olduğu durumda varlık söz konusu olamaz.
Ağır koma halinde, bitkisel hayat dediğimiz durumlarda kişi bir anlamda artık var değildir.
Ortalama % 5-10 olarak kulandığımız beyin kapasitesi artırılabilir mi?
Çok zor da olsa artırılabilir ancak tam kapasiteye ulaşması insan bünyesinin bu olağanüstü gelişime ayak uyduramayacağından uzun süre mümkün olamayacaktır. Bu gerçekten çok uzun ve zor bir evrim sürecidir.
Beyin kapasitesinin artırılmasının çok zor olduğu bu durumda öncelikle mevcut kapasitenin daha verimli kullanılmasına çalışmamız gerekir. Zaten var olan kapasitenin daha verimli çalışması demek kapasiteyi giderek artıracaktır. Beyin kapasitesinin daha verimli kullanılması öğrenme ile gerçekleşir. Tecrübe etmek de öğrenmenin vazgeçilmez desteğidir.
Beyninizi bir bahçe olarak düşünün. Bir bahçeniz var. Bahçenizde gelişigüzel biten otların size hiçbir faydası olmaz ancak bahçenin tamamını kaplayarak toprağın gücünü de harcar. Oysa bahçenizi bölümlere ayırarak buralara temel ve geçici bitkiler ektiğinizde toprağı ve bahçeyi verimli kullanırsınız. Hatta elde ettiğiniz verimle ileride bahçeyi genişletme şansınız da olabilir. Yani zemine diktiğiniz çubuklarla bir kat çıkar ve bir üst boyuta ulaşırsınız.
Seçici olup okuduğunuz kitaplar, gezdiğiniz yerler, konuştuğunuz insanlar değişikse size katkı yapar. Sürekli aynı yere gidip, aynı yazıyı okur ve aynı kişiyi dinlerseniz bahçenizden hayır beklemeyin. Farklılıklar beyninizin gelişimine katkıda bulunur.
Günümüzde baskıcı yönetimlerin toplum üzerinde kullandığı en büyük silahı televizyonlardır. Sürekli aynı konuların işlendiği diziler yeterince tekrarlandığında izleyende akıl tutulmasına yol açar. Bu yöntem, tekrar ve tekrar verilen faydasız bilgiyi beyne kalıcı olarak işler ve o kadar bir kapasiteden mahrum kalırsınız. Beyninizi gereksiz bilgilerle doldurmamanız gerekri aksi takdirde size faydası olacak bir bilgiyi alacak yeriniz kalmaz. Türk Milletinin meşhur balık hafızası bu şekilde yönlendirildiği gibi aynı durum tüm tutucu toplumlar için geçerlidir. Karşınızdaki kişi öncelikle sizi güvenilir olduğuna inandırır. Bir sonraki aşamada siyah dediğine beyaz der ve bunu o kadar çok tekrar eder ki bir süre sonra beyninizde kımıldayacak yer kalmaz ve bu akıl tutulmasıyla artık sizi hiçbir şey ikna edemez. Son dönemde yükselen zombi “yaşayan ölü” filmlerindeki çekiciliğin temelinde izleyenlere zombilerin artık çok tanıdık gelmesidir.
Kafanızı boş şeylerle doldurmayınız. Gelişemezsiniz, bir bitkiden farkınız kalmayacağı gibi başkalarına da zarar verirsiniz. Size güven aşılamış birine bağımlı olursunuz. Zihinsel anlamda, öğrenme dışında hiçbir insan bir başkasına bağımlı olmamalıdır. Bağımlı olduğunuz anda sevdiğiniz kişinin yalanını, kötülüğünü göremez veya kabul edemezsiniz. Yaşamınızı etkileyenlerin sözlerini bir yabancı gibi okuyun.