8 Mart Dünya Kadınlar Günü tüm kadınlara kutlu olsun. Bugün 8 Mart nereden çıktı konusuna girmek çok gerekli değil. Onun yerine 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Türkiye’de olmak ne demek ona göz atmak istiyoruz.
Erkek milleti erkek gibi davranmadığı sürece kadına şiddetin önü alınamaz.
Sadece ülkemizde değil dünyanın her yerinde bir kadın katliamı yaşanıyor. Amerika, Fransa, İngiltere, Afganistan, İran birbirinden çok farklı etnik kimlik, kültür ve dini inanış. Ancak uygarlığın daha yüksek olduğu yerlerde şiddet biraz daha az. Kadına şiddet neden uygulanıyor? Bir yandan cennet anaların ayağının altında derken bir yandan kadın şeytandır diyebilen bir toplumda bu sözleri üreten erkek kimliği neyin peşinde diye bakınca aslında cevap karşımıza çıkıyor. Bir yandan başkasının karısına kızına bakmaktan çekinmeyen bir kısım erkekler içlerindeki bu karanlık suçluluk duygusu ve korkuyu kendi yakını kadınları toplumdan tecrit ederek bastırmaya çalışıyor.
Bir erkek bir kadına şiddet uyguluyorsa o erkek ya işyerinde aciz kalmıştır ya da eve gelirken birinin karısına yan gözle bakmıştır. Bir ihtimal sağlık sorunu var ise o zaman da aldatılma korkusu ile kadına şiddet uyguluyor olabilir. Kendine güveni olan, kendini yeterli hisseden, çevresine güven duyan bir erkek kadına hiçbir zaman şiddet uygulayamaz! Kadına şiddetin nedeni erkeğin zavallılığıdır. Kadın erkek çevrendeki insandan memnun değilsen onu kendinden uzaklaştırırsın. Ancak hala yakınında tutup ona hayatı zindan eden bir kişi tam bir psikopattır.
Bugün herşeyi yöneten zihniyetin geçmişinde ve bugününde kadına şiddeti destekleyen uygulamalar barınmaktadır. 10 – 12 yaşındaki kız çocuğunu evlendiren, kadını iz bırakmadan dövmeyi öğütleyen ve bu konularda kitapçıklar bastırıp dağıtan, vaazlar verdiren az değil maalesef hiç gelişmemiş bu zihin Türkiye’de ve dolaştığı her coğrafyada kadına şiddeti giderek artıracaktır.
Bizler bugün aslında gazetelerde, televizyonlarda yıllarca işkence edilmiş dövülmüş ve nihayet öldürülmüş kadınların görüntülerini izlemiyoruz. Bizler öz anamızın, bacımızın, kızımızın her an ne tehlike altında olduğuna bakıyoruz. Üstelik bizlerden bazıları kadınların bu şiddetten kaçıp kurtulma şansı olan kadın sığınma evlerinin bazılarının bilmemne yuvası olduğu gerekçesiyle kapatıldığına sadece “seyirci” kaldık. Şimdi de 6411 Sayılı Denetimli Serbestlik Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle karısını sevgilisini öldüremeyen erkeklerin topluma karışıp işlerini tamamlamaları sağlanıyor. Korunma isteyen, savcılığa polise korunmak için yalvaran ama korunmayan bir sürü rahmetli kadın, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının kadın olduğu bir ülkede bunlara maruz kalıyor.
Giderek artacağını söylediğimiz bu kadın nesline şiddet uygulaması Bakan Suat Kılıç’ın bir trende kız erkek öğrencilerin yanyana olmasından rahatsız olduğunu açıklamasından anlaşılıyor. Bir olay olduğunda aklınıza ilk gelen şey sizin karakterinizi ortaya koyar. Bakan Bey’in yataklı trende 2 cinsiyetin yanyana olmasından anında rahatsızlık duyması ilk anki tepkisidir. Oysa ki öğrencilerin yemesi, içmesi, trende güvenle seyahat etmesi gibi düşünülecek rahatsız olabilecek bir çok farklı konu vardır.
Bir okulun velilerine SMS ile çocuğunuzun kıyafetine dikkat edin şeklinde haber verilmesi, bir rahatsızlık varsa veliyi okula davet edip görüşmek yerine seçilmiş eğitimciye yakışmayan, utanç verici, karanlık gelecek ile ilgili ipucu veren bir ayıptır. Hatırlarsanız çocukla ilgili bir sorun olduğunda ya veli toplantısı beklenir veya acil ise veli okula davet edilir ve başbaşa görüşülürdü.
SMS ile “.. öğrencimizin kılık kıyafet yönetmeliğinde belirtilen kurallara uygun olarak gelmesi hususunda hassasiyetinizi rica ederim şeklinde” haber verilen bir babanın çocuğuna ne yapacağını kimse tahmin edemez. Bu tür bir mesajı gönderen kişi cinayete azmettiren kişiyle aynı kefededir.